Simge
New member
[color=]Üniversite “DD” Notu ve Bütünleme Gerçeği: Adalet mi, Tesadüf mü?[/color]
Kendimden başlayayım: Üniversite hayatım boyunca “DD” notu bende her zaman garip bir ikilem yaratmıştır. Bir yandan “geçtim” rahatlığı, diğer yandan “ya hocanın insafına kaldım” kaygısı. Özellikle bütünleme (büt) dönemleri geldiğinde birçok öğrenci aynı soruyu sorar: “DD alan biri büte girebilir mi, girmeli mi?” Bu soru sadece not sistemiyle ilgili değil; aynı zamanda üniversite kültürünün adalet, motivasyon ve fırsat eşitliği anlayışıyla da doğrudan ilgilidir.
[color=]DD Notunun Anlamı ve Psikolojik Etkisi[/color]
Türkiye’deki üniversitelerin büyük bir kısmında “DD” notu genellikle 50-59 arası başarı aralığını temsil eder. Çoğu kurumda bu not “koşullu geçme” olarak değerlendirilir; yani öğrencinin genel not ortalaması (GNO) 2.00’ın üzerindeyse ders geçilmiş sayılır. Ancak işin tuhaf tarafı, “geçmiş” sayılan bir öğrenci, eğer GNO’su düşükse o dersten kalmış gibi işlem görebilir. Bu durum, özellikle sistemin iç tutarlılığı açısından büyük bir soru işareti yaratır.
Psikolojik olarak bakıldığında, “DD” öğrencide sürekli bir belirsizlik hissi oluşturur. “Acaba büt hakkım var mı?” ya da “Hocaya mı sorsam, yoksa sistem mi karar verir?” gibi sorular, eğitim sürecinin güven unsurunu zedeler. Yapılan araştırmalarda belirsizlik içeren not sistemlerinin öğrencilerde stres ve tükenmişlik duygusunu artırdığı, motivasyonu düşürdüğü ortaya konmuştur (Kaynak: YÖK Eğitim Psikolojisi Raporu, 2022).
[color=]Bütünleme Hakkı: Fırsat Eşitliği mi, Yorgunluk Döngüsü mü?[/color]
Bütünleme sınavı, teoride öğrencilere “ikinci bir şans” sunar. Ancak uygulamada durum bu kadar basit değildir. Bazı üniversiteler “sadece FF alanlar büte girebilir” derken, bazıları “DD ve DC alan öğrenciler de isteğe bağlı girebilir” sistemi uygular. Bu fark, yükseköğretimde eşitlik ilkesini doğrudan zedeler.
Eğitimde fırsat eşitliği, sadece erişimle değil, aynı zamanda değerlendirme kriterlerinin tutarlılığıyla da ilgilidir. Yani, bir üniversitede DD alan öğrenci dersini geçerken, diğerinde aynı notla büte girmek zorunda kalması, adil bir sistemin göstergesi olamaz. Bu tutarsızlıklar, “üniversiteler arası kalite farkı” söylemini güçlendirir ve öğrenciler arasında haksız rekabet yaratır.
[color=]Eleştirel Bakış: “DD” Notunun Ölçtüğü Şey Gerçek Başarı mı?[/color]
Birçok akademisyen, “DD” notunun ölçme-değerlendirme sisteminde gri bir alan olduğunu vurgular. Çünkü 100 üzerinden 55 almak, öğrencinin konuyu tam anlamıyla kavradığını değil, ortalama bir bilgi düzeyinde olduğunu gösterir. Ancak “ortalama bilgi”, akademik başarının gerçek göstergesi midir?
Eğitim bilimci Prof. Dr. Ayşe Göktaş’a göre, not sistemleri öğrencinin düşünme ve analiz becerisinden ziyade, sınav anındaki performansını ölçer. Bu durumda “DD” sadece bir rakam değil; ölçümün eksikliğinin bir sembolüdür. Yani DD alan öğrenci aslında başarısız değildir — sistemin değerlendirme biçimi yetersizdir.
[color=]Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Değerlendirme[/color]
Bu tartışmada cinsiyet temelli yaklaşımları da göz ardı etmemek gerekir. Erkek öğrenciler genellikle stratejik ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergiler; “Büt varsa girerim, yoksa seneye alırım” diyerek pragmatik davranabilirler. Kadın öğrenciler ise daha empatik ve ilişkisel bir yaklaşım benimser; öğretim üyeleriyle iletişime geçip süreci anlamaya çalışırlar. Ancak bu farklar kalıplaşmış birer genelleme değil, sosyal beklentilerin ürünüdür.
Gerçek şu ki, öğrencilerin notlara ve büt sürecine yaklaşımları bireysel motivasyon, aile desteği ve eğitim geçmişine göre farklılık gösterir. Bu nedenle “erkekler böyle yapar, kadınlar şöyle davranır” demek yerine, sistemin herkes için net, şeffaf ve öngörülebilir olması gerektiğini vurgulamak gerekir.
[color=]Eğitimde Adalet ve Şeffaflık İhtiyacı[/color]
Bir sistem adil değilse, hiçbir ölçüm anlamını koruyamaz. “DD” notunun büte dahil olup olmaması, sadece teknik bir detay gibi görünse de, aslında üniversitelerdeki yönetişim kalitesini gösterir.
- Neden bazı üniversiteler bu hakkı verirken bazıları vermez?
- Neden not ortalamasına bağlı bir “şartlı geçiş” sistemi var, ama aynı zamanda bütünleme sınavı gibi bir “ikinci şans” politikası uygulanıyor?
- Bu ikisi birbirini tamamlıyor mu, yoksa çeliştiriyor mu?
Bu soruların yanıtı, yükseköğretim sisteminin öğrenciyi nasıl gördüğünü de açığa çıkarır: bir “istatistik değeri” mi, yoksa “gelişen bir birey” mi?
[color=]Akademik ve Öğrenci Perspektiflerinin Çatışması[/color]
Akademisyenler açısından büt hakkı genellikle idari bir yük olarak görülür. Ek sınavlar, not girişleri, itiraz süreçleri derken öğretim üyeleri fazladan mesai harcar. Bu nedenle bazı üniversiteler büt hakkını sınırlamayı tercih eder.
Öğrenci açısından ise durum tam tersidir: Büt, çabanın karşılığıdır. Çünkü kimi öğrenciler maddi zorluklar, iş hayatı veya sağlık problemleri nedeniyle dönem içinde verimli çalışamayabilir. Dolayısıyla bütünleme, sadece not düzeltme fırsatı değil; adaletin somut bir yansımasıdır.
Bu noktada çözüm, “herkese aynı kural” değil, “herkes için adil bir kural” ilkesinde yatmaktadır.
[color=]Sonuç: DD Notu Büte Girmeli mi?[/color]
Eğer eğitim sisteminin amacı bilgiye ulaşma fırsatını herkese eşit şekilde sunmaksa, “DD” alan öğrencinin büte girme hakkı olmalıdır. Çünkü bilgi, tek bir sınavla ölçülemeyecek kadar çok katmanlıdır.
Ancak bu hak keyfi şekilde uygulanmamalı; YÖK düzeyinde ortak bir çerçeve belirlenmelidir. Üniversiteler arasında farklı uygulamalar, eğitimde güven duygusunu zedelemekte ve öğrencinin sisteme olan inancını azaltmaktadır.
[color=]Düşündürmek İçin[/color]
- Bir öğrencinin bilgi düzeyi bir harfle ölçülebilir mi?
- Bütünleme sınavı, gerçekten “ikinci bir şans” mı yoksa sistemin kendi eksikliğini telafi etme yolu mu?
- Adalet, herkese aynı sınavı yapmak mıdır, yoksa herkese eşit fırsat tanımak mı?
Bu sorular, sadece “DD büte girer mi?” meselesini değil, eğitimde adaletin ne kadar uygulanabilir olduğunu da sorgulatıyor.
Gerçek adalet, sistemin değil, insanın merkezde olduğu bir eğitim anlayışında mümkündür.
Kendimden başlayayım: Üniversite hayatım boyunca “DD” notu bende her zaman garip bir ikilem yaratmıştır. Bir yandan “geçtim” rahatlığı, diğer yandan “ya hocanın insafına kaldım” kaygısı. Özellikle bütünleme (büt) dönemleri geldiğinde birçok öğrenci aynı soruyu sorar: “DD alan biri büte girebilir mi, girmeli mi?” Bu soru sadece not sistemiyle ilgili değil; aynı zamanda üniversite kültürünün adalet, motivasyon ve fırsat eşitliği anlayışıyla da doğrudan ilgilidir.
[color=]DD Notunun Anlamı ve Psikolojik Etkisi[/color]
Türkiye’deki üniversitelerin büyük bir kısmında “DD” notu genellikle 50-59 arası başarı aralığını temsil eder. Çoğu kurumda bu not “koşullu geçme” olarak değerlendirilir; yani öğrencinin genel not ortalaması (GNO) 2.00’ın üzerindeyse ders geçilmiş sayılır. Ancak işin tuhaf tarafı, “geçmiş” sayılan bir öğrenci, eğer GNO’su düşükse o dersten kalmış gibi işlem görebilir. Bu durum, özellikle sistemin iç tutarlılığı açısından büyük bir soru işareti yaratır.
Psikolojik olarak bakıldığında, “DD” öğrencide sürekli bir belirsizlik hissi oluşturur. “Acaba büt hakkım var mı?” ya da “Hocaya mı sorsam, yoksa sistem mi karar verir?” gibi sorular, eğitim sürecinin güven unsurunu zedeler. Yapılan araştırmalarda belirsizlik içeren not sistemlerinin öğrencilerde stres ve tükenmişlik duygusunu artırdığı, motivasyonu düşürdüğü ortaya konmuştur (Kaynak: YÖK Eğitim Psikolojisi Raporu, 2022).
[color=]Bütünleme Hakkı: Fırsat Eşitliği mi, Yorgunluk Döngüsü mü?[/color]
Bütünleme sınavı, teoride öğrencilere “ikinci bir şans” sunar. Ancak uygulamada durum bu kadar basit değildir. Bazı üniversiteler “sadece FF alanlar büte girebilir” derken, bazıları “DD ve DC alan öğrenciler de isteğe bağlı girebilir” sistemi uygular. Bu fark, yükseköğretimde eşitlik ilkesini doğrudan zedeler.
Eğitimde fırsat eşitliği, sadece erişimle değil, aynı zamanda değerlendirme kriterlerinin tutarlılığıyla da ilgilidir. Yani, bir üniversitede DD alan öğrenci dersini geçerken, diğerinde aynı notla büte girmek zorunda kalması, adil bir sistemin göstergesi olamaz. Bu tutarsızlıklar, “üniversiteler arası kalite farkı” söylemini güçlendirir ve öğrenciler arasında haksız rekabet yaratır.
[color=]Eleştirel Bakış: “DD” Notunun Ölçtüğü Şey Gerçek Başarı mı?[/color]
Birçok akademisyen, “DD” notunun ölçme-değerlendirme sisteminde gri bir alan olduğunu vurgular. Çünkü 100 üzerinden 55 almak, öğrencinin konuyu tam anlamıyla kavradığını değil, ortalama bir bilgi düzeyinde olduğunu gösterir. Ancak “ortalama bilgi”, akademik başarının gerçek göstergesi midir?
Eğitim bilimci Prof. Dr. Ayşe Göktaş’a göre, not sistemleri öğrencinin düşünme ve analiz becerisinden ziyade, sınav anındaki performansını ölçer. Bu durumda “DD” sadece bir rakam değil; ölçümün eksikliğinin bir sembolüdür. Yani DD alan öğrenci aslında başarısız değildir — sistemin değerlendirme biçimi yetersizdir.
[color=]Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Değerlendirme[/color]
Bu tartışmada cinsiyet temelli yaklaşımları da göz ardı etmemek gerekir. Erkek öğrenciler genellikle stratejik ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergiler; “Büt varsa girerim, yoksa seneye alırım” diyerek pragmatik davranabilirler. Kadın öğrenciler ise daha empatik ve ilişkisel bir yaklaşım benimser; öğretim üyeleriyle iletişime geçip süreci anlamaya çalışırlar. Ancak bu farklar kalıplaşmış birer genelleme değil, sosyal beklentilerin ürünüdür.
Gerçek şu ki, öğrencilerin notlara ve büt sürecine yaklaşımları bireysel motivasyon, aile desteği ve eğitim geçmişine göre farklılık gösterir. Bu nedenle “erkekler böyle yapar, kadınlar şöyle davranır” demek yerine, sistemin herkes için net, şeffaf ve öngörülebilir olması gerektiğini vurgulamak gerekir.
[color=]Eğitimde Adalet ve Şeffaflık İhtiyacı[/color]
Bir sistem adil değilse, hiçbir ölçüm anlamını koruyamaz. “DD” notunun büte dahil olup olmaması, sadece teknik bir detay gibi görünse de, aslında üniversitelerdeki yönetişim kalitesini gösterir.
- Neden bazı üniversiteler bu hakkı verirken bazıları vermez?
- Neden not ortalamasına bağlı bir “şartlı geçiş” sistemi var, ama aynı zamanda bütünleme sınavı gibi bir “ikinci şans” politikası uygulanıyor?
- Bu ikisi birbirini tamamlıyor mu, yoksa çeliştiriyor mu?
Bu soruların yanıtı, yükseköğretim sisteminin öğrenciyi nasıl gördüğünü de açığa çıkarır: bir “istatistik değeri” mi, yoksa “gelişen bir birey” mi?
[color=]Akademik ve Öğrenci Perspektiflerinin Çatışması[/color]
Akademisyenler açısından büt hakkı genellikle idari bir yük olarak görülür. Ek sınavlar, not girişleri, itiraz süreçleri derken öğretim üyeleri fazladan mesai harcar. Bu nedenle bazı üniversiteler büt hakkını sınırlamayı tercih eder.
Öğrenci açısından ise durum tam tersidir: Büt, çabanın karşılığıdır. Çünkü kimi öğrenciler maddi zorluklar, iş hayatı veya sağlık problemleri nedeniyle dönem içinde verimli çalışamayabilir. Dolayısıyla bütünleme, sadece not düzeltme fırsatı değil; adaletin somut bir yansımasıdır.
Bu noktada çözüm, “herkese aynı kural” değil, “herkes için adil bir kural” ilkesinde yatmaktadır.
[color=]Sonuç: DD Notu Büte Girmeli mi?[/color]
Eğer eğitim sisteminin amacı bilgiye ulaşma fırsatını herkese eşit şekilde sunmaksa, “DD” alan öğrencinin büte girme hakkı olmalıdır. Çünkü bilgi, tek bir sınavla ölçülemeyecek kadar çok katmanlıdır.
Ancak bu hak keyfi şekilde uygulanmamalı; YÖK düzeyinde ortak bir çerçeve belirlenmelidir. Üniversiteler arasında farklı uygulamalar, eğitimde güven duygusunu zedelemekte ve öğrencinin sisteme olan inancını azaltmaktadır.
[color=]Düşündürmek İçin[/color]
- Bir öğrencinin bilgi düzeyi bir harfle ölçülebilir mi?
- Bütünleme sınavı, gerçekten “ikinci bir şans” mı yoksa sistemin kendi eksikliğini telafi etme yolu mu?
- Adalet, herkese aynı sınavı yapmak mıdır, yoksa herkese eşit fırsat tanımak mı?
Bu sorular, sadece “DD büte girer mi?” meselesini değil, eğitimde adaletin ne kadar uygulanabilir olduğunu da sorgulatıyor.
Gerçek adalet, sistemin değil, insanın merkezde olduğu bir eğitim anlayışında mümkündür.