Emir
New member
Akşam Neden Sakız Çiğnenmez? – Gelenekten Toplumsal Cinsiyete Uzanan Bir Düşünme Alanı
Selam sevgili forumdaşlar,
Bu akşam sizlerle uzun zamandır aklımı kurcalayan bir meseleyi paylaşmak istiyorum. Kültürümüzde hepimizin bir şekilde duyduğu bir söz vardır: “Akşam sakız çiğnenmez.”
Çocukken büyüklerimizin ağzından sıkça duyardık bu cümleyi. Kimimiz gülüp geçer, kimimiz “niye ki?” diye sorardık. Ama aslında bu söz, sadece bir halk inanışı değil; toplumsal kodlarımızın, cinsiyet rollerimizin ve sosyal normlarımızın da sessiz bir yansıması.
Bugün bu inancı, toplumsal cinsiyet rolleri, çeşitlilik ve sosyal adalet penceresinden birlikte inceleyelim istiyorum. Hani bazen bir gelenek, farkında olmadan koca bir dünyanın aynası olur ya… İşte o türden bir konu bu.
---
Gecenin Sessizliğinde Sakız Çiğnemek: Bir Kadın Üzerindeki Sembol
Eski kuşakların inancına göre, akşam sakız çiğnemek hoş karşılanmazdı. Özellikle kadınlar için… Çünkü “bir hanımın akşam sakız çiğnemesi yakışık almaz” denirdi.
Neden?
Cevap aslında basitti: “Kadın sessiz olmalıydı.”
Gecenin karanlığında gürültü yapmak, kahkaha atmak, dikkat çekmek “ayıp” sayılırdı. Sakız çiğnemek ise tüm bunların sembolü gibiydi — hareketli, canlı, başına buyruk bir davranış.
İşte tam da bu noktada mesele, sadece bir sakız değil; kadınların toplum içinde nasıl görülmesi gerektiğine dair eski bir refleks haline geldi. Kadın “akşam sakız çiğnememeliydi”, çünkü sessiz olmalı, görünür olmamalı, gecenin karanlığına karışmalıydı.
Ama bugün biz biliyoruz ki, bir insanın –kadın ya da erkek– davranışının geceyle, sessizlikle ya da görünürlükle ahlaki bir ilgisi yok.
Yine de, bu basit yasak cümlesi bile toplumun kadın bedeni ve davranışları üzerindeki kontrol arzusunu açık ediyor.
---
Erkeklerin Analitik Yaklaşımı: Gelenek mi, Mantık mı?
Gelin şimdi bir de meseleye erkeklerin gözünden bakalım.
Erkekler genellikle bu tür geleneksel söylemlere daha çözüm odaklı, rasyonel yaklaşırlar.
Birçok erkek için bu “akşam sakız çiğnememe” kuralı, ya mantıksız bir batıl inançtır ya da “sindirim sistemiyle ilgili olabilir” gibi bir açıklamaya bağlanır.
Bazıları “Belki de eskiden sokaklarda ışık yoktu, biri ağzında sakız çiğnerken ölü eti çiğniyor sanarlardı” gibi folklorik açıklamalar getirir.
Bu analitik yaklaşımın güzel yanı, meseleyi sorgulatmasıdır.
Ama eksik yanı, çoğu zaman duygusal ve toplumsal arka planı gözden kaçırmasıdır.
Yani “neden” sorusuna cevap ararken “kimin için, hangi koşullarda” sorusunu unuturuz.
Bu yüzden meseleye sadece bilimsel ya da tarihsel bir gözle değil, insani bir empatiyle de bakmak gerekir.
---
Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Sakız Çiğnemek Bir Kadın Hakkı mı?
Kulağa basit geliyor, değil mi? “Sakız çiğnemek bir hak mıdır?”
Ama düşünün:
Bir kadın, sırf toplum “yakışmaz” dedi diye bir eylemden kaçınmak zorundaysa, bu bile başlı başına bir özgürlük meselesidir.
Bu tür yasaklar, küçük görünse de kadınların kamusal alandaki varlığını sınırlandıran sessiz duvarlar gibidir.
“Akşam sakız çiğneme,” “yüksek sesle gülme,” “tek başına oturma”…
Hepsi aynı zincirin halkaları.
Kadın, “fazla görünür” olmaktan çekinirken erkek “rahat davranma” hakkını kendinde bulur.
İşte bu noktada toplumsal adalet devreye girer:
Bir toplum, bireylerini aynı özgürlük alanında eşit şekilde var edemiyorsa, adil değildir.
---
Çeşitlilik Perspektifi: Farklı Kültürlerde Sakız ve Sessizlik
Bazı Asya kültürlerinde sakız çiğnemek, özellikle toplu alanlarda hâlâ hoş karşılanmaz.
Batı toplumlarında ise tam tersi: sakız, enerjik, aktif, dinamik bir yaşam tarzının sembolüdür.
Yani aynı davranış, farklı toplumlarda farklı anlamlar taşır.
Burada önemli olan şu soruyu sormak:
Bizim toplumumuzda “sakız çiğnemek” neden hâlâ bir “ayıp”la ilişkilendiriliyor?
Ve bu ilişki, hangi kimlikleri dışlıyor?
Farklı kimliklerden –kadın, erkek, LGBTİ+, yaşlı, genç– bireylerin davranışlarına aynı önyargılarla yaklaşmadığımız bir toplum mümkün mü?
Bence evet.
Ama önce bu küçük kalıpların arkasındaki büyük eşitsizlikleri fark etmemiz gerekiyor.
---
Sakızın Ardındaki Sessizlik: Sosyal Adaletin İnce Çizgisi
Toplumda bazı şeyler semboliktir.
Sakız sadece bir gıda maddesi değil, bazen bir ses çıkarma biçimidir; “ben buradayım” deme şeklidir.
Bir kadının gece vakti sakız çiğnemesi, kimilerince “terbiyesizlik” değil, varlık ilanı olarak algılanır.
Ve toplum, her zaman bu “varlık” haline karşı hassastır.
Sosyal adaletin özü ise tam burada gizlidir:
Birinin sessiz kalmasını “saygı” olarak yüceltirken, diğerinin ses çıkarmasını “ayıp” sayarsak, eşitlikten bahsedemeyiz.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece kadınların konuşma hakkı değil; herkesin aynı ölçüde “kendisi olma” hakkıdır.
---
Forumdaşlara Bir Soru: Sizce Akşam Sakız Çiğnemek Ne Anlama Geliyor?
Şimdi sözü size bırakmak istiyorum, sevgili forumdaşlar.
Sizce bu eski inanışların arkasında sadece geleneksel bir korku mu var, yoksa toplumun düzeni için yerleşmiş ama artık işlevsizleşmiş kalıplar mı?
Bir kadın gece sokakta sakız çiğnediğinde, neden bazı bakışlar hâlâ üzerindedir?
Bir erkek aynı şeyi yaptığında, neden kimse dönüp bakmaz?
Ve biz, bu farkı fark ettiğimizde nasıl bir değişimin parçası olabiliriz?
Belki de “akşam sakız çiğnemek” bir tabu değil, kendimizi ifade etme biçimidir.
Birinin sessizliğiyle diğerinin sesi, aynı sofrada buluştuğunda gerçek eşitlik orada başlar.
O yüzden bu başlıkta sizlerin fikirlerini duymak isterim.
Gelin, bu basit görünen cümleyi birlikte çözümleyelim:
“Akşam sakız çiğnenmez” mi gerçekten, yoksa “bazı sesler hâlâ duyulmasın” mı isteniyor?
Selam sevgili forumdaşlar,
Bu akşam sizlerle uzun zamandır aklımı kurcalayan bir meseleyi paylaşmak istiyorum. Kültürümüzde hepimizin bir şekilde duyduğu bir söz vardır: “Akşam sakız çiğnenmez.”
Çocukken büyüklerimizin ağzından sıkça duyardık bu cümleyi. Kimimiz gülüp geçer, kimimiz “niye ki?” diye sorardık. Ama aslında bu söz, sadece bir halk inanışı değil; toplumsal kodlarımızın, cinsiyet rollerimizin ve sosyal normlarımızın da sessiz bir yansıması.
Bugün bu inancı, toplumsal cinsiyet rolleri, çeşitlilik ve sosyal adalet penceresinden birlikte inceleyelim istiyorum. Hani bazen bir gelenek, farkında olmadan koca bir dünyanın aynası olur ya… İşte o türden bir konu bu.
---
Gecenin Sessizliğinde Sakız Çiğnemek: Bir Kadın Üzerindeki Sembol
Eski kuşakların inancına göre, akşam sakız çiğnemek hoş karşılanmazdı. Özellikle kadınlar için… Çünkü “bir hanımın akşam sakız çiğnemesi yakışık almaz” denirdi.
Neden?
Cevap aslında basitti: “Kadın sessiz olmalıydı.”
Gecenin karanlığında gürültü yapmak, kahkaha atmak, dikkat çekmek “ayıp” sayılırdı. Sakız çiğnemek ise tüm bunların sembolü gibiydi — hareketli, canlı, başına buyruk bir davranış.
İşte tam da bu noktada mesele, sadece bir sakız değil; kadınların toplum içinde nasıl görülmesi gerektiğine dair eski bir refleks haline geldi. Kadın “akşam sakız çiğnememeliydi”, çünkü sessiz olmalı, görünür olmamalı, gecenin karanlığına karışmalıydı.
Ama bugün biz biliyoruz ki, bir insanın –kadın ya da erkek– davranışının geceyle, sessizlikle ya da görünürlükle ahlaki bir ilgisi yok.
Yine de, bu basit yasak cümlesi bile toplumun kadın bedeni ve davranışları üzerindeki kontrol arzusunu açık ediyor.
---
Erkeklerin Analitik Yaklaşımı: Gelenek mi, Mantık mı?
Gelin şimdi bir de meseleye erkeklerin gözünden bakalım.
Erkekler genellikle bu tür geleneksel söylemlere daha çözüm odaklı, rasyonel yaklaşırlar.
Birçok erkek için bu “akşam sakız çiğnememe” kuralı, ya mantıksız bir batıl inançtır ya da “sindirim sistemiyle ilgili olabilir” gibi bir açıklamaya bağlanır.
Bazıları “Belki de eskiden sokaklarda ışık yoktu, biri ağzında sakız çiğnerken ölü eti çiğniyor sanarlardı” gibi folklorik açıklamalar getirir.
Bu analitik yaklaşımın güzel yanı, meseleyi sorgulatmasıdır.
Ama eksik yanı, çoğu zaman duygusal ve toplumsal arka planı gözden kaçırmasıdır.
Yani “neden” sorusuna cevap ararken “kimin için, hangi koşullarda” sorusunu unuturuz.
Bu yüzden meseleye sadece bilimsel ya da tarihsel bir gözle değil, insani bir empatiyle de bakmak gerekir.
---
Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Sakız Çiğnemek Bir Kadın Hakkı mı?
Kulağa basit geliyor, değil mi? “Sakız çiğnemek bir hak mıdır?”
Ama düşünün:
Bir kadın, sırf toplum “yakışmaz” dedi diye bir eylemden kaçınmak zorundaysa, bu bile başlı başına bir özgürlük meselesidir.
Bu tür yasaklar, küçük görünse de kadınların kamusal alandaki varlığını sınırlandıran sessiz duvarlar gibidir.
“Akşam sakız çiğneme,” “yüksek sesle gülme,” “tek başına oturma”…
Hepsi aynı zincirin halkaları.
Kadın, “fazla görünür” olmaktan çekinirken erkek “rahat davranma” hakkını kendinde bulur.
İşte bu noktada toplumsal adalet devreye girer:
Bir toplum, bireylerini aynı özgürlük alanında eşit şekilde var edemiyorsa, adil değildir.
---
Çeşitlilik Perspektifi: Farklı Kültürlerde Sakız ve Sessizlik
Bazı Asya kültürlerinde sakız çiğnemek, özellikle toplu alanlarda hâlâ hoş karşılanmaz.
Batı toplumlarında ise tam tersi: sakız, enerjik, aktif, dinamik bir yaşam tarzının sembolüdür.
Yani aynı davranış, farklı toplumlarda farklı anlamlar taşır.
Burada önemli olan şu soruyu sormak:
Bizim toplumumuzda “sakız çiğnemek” neden hâlâ bir “ayıp”la ilişkilendiriliyor?
Ve bu ilişki, hangi kimlikleri dışlıyor?
Farklı kimliklerden –kadın, erkek, LGBTİ+, yaşlı, genç– bireylerin davranışlarına aynı önyargılarla yaklaşmadığımız bir toplum mümkün mü?
Bence evet.
Ama önce bu küçük kalıpların arkasındaki büyük eşitsizlikleri fark etmemiz gerekiyor.
---
Sakızın Ardındaki Sessizlik: Sosyal Adaletin İnce Çizgisi
Toplumda bazı şeyler semboliktir.
Sakız sadece bir gıda maddesi değil, bazen bir ses çıkarma biçimidir; “ben buradayım” deme şeklidir.
Bir kadının gece vakti sakız çiğnemesi, kimilerince “terbiyesizlik” değil, varlık ilanı olarak algılanır.
Ve toplum, her zaman bu “varlık” haline karşı hassastır.
Sosyal adaletin özü ise tam burada gizlidir:
Birinin sessiz kalmasını “saygı” olarak yüceltirken, diğerinin ses çıkarmasını “ayıp” sayarsak, eşitlikten bahsedemeyiz.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece kadınların konuşma hakkı değil; herkesin aynı ölçüde “kendisi olma” hakkıdır.
---
Forumdaşlara Bir Soru: Sizce Akşam Sakız Çiğnemek Ne Anlama Geliyor?
Şimdi sözü size bırakmak istiyorum, sevgili forumdaşlar.
Sizce bu eski inanışların arkasında sadece geleneksel bir korku mu var, yoksa toplumun düzeni için yerleşmiş ama artık işlevsizleşmiş kalıplar mı?
Bir kadın gece sokakta sakız çiğnediğinde, neden bazı bakışlar hâlâ üzerindedir?
Bir erkek aynı şeyi yaptığında, neden kimse dönüp bakmaz?
Ve biz, bu farkı fark ettiğimizde nasıl bir değişimin parçası olabiliriz?
Belki de “akşam sakız çiğnemek” bir tabu değil, kendimizi ifade etme biçimidir.
Birinin sessizliğiyle diğerinin sesi, aynı sofrada buluştuğunda gerçek eşitlik orada başlar.
O yüzden bu başlıkta sizlerin fikirlerini duymak isterim.
Gelin, bu basit görünen cümleyi birlikte çözümleyelim:
“Akşam sakız çiğnenmez” mi gerçekten, yoksa “bazı sesler hâlâ duyulmasın” mı isteniyor?